11 Şubat 2011 Cuma

Türkiye'de Türkçe bilmeyen sayısı 10 milyondan az değil!


HAKKI DEVRiM
 
'Bir liste var dosyamda. Kaynağını tam hatırlayamadım. Ama elimle
yazdığım rakamlar. Birlikte göz atalım istedim.'
 
 Oldum olası Türk Dil Akademisi'nin kurulması diye bir hayalim, bir
özlemim var benim. Son günlerde güçlü kültür mihraklarımızdan biri,
<<Bu işte biz de varız>> diyerek beni çok heyecanlandırdı. Fazla da
gecikmeden, çalışmaları başlatabileceğimiz ümidindeyim. (Şimdilik bu
kadar açıklamayla yetiniyorum.)
Günlük, haftalık, mevsimlik, yıllık bütün güncelliklerin dışında,
ezelden beri devam edegelen, bu gidişle ebede doğru sonu da
gelmeyeceğe benzer bir dil meselemiz var. Hâlini Cihannümâ okurlarına
anlatmama biliyorum ki hiç ihtiyaç yok. Sebebinde de fikir birliğimiz
var sanıyorum.
Bir kıtadan öbürüne göçü asırlar sürmüş bir soya mensubuz. Ve on asır
var ki, Yeryüzü'nün en hareketli, farklı kültürlerden yana namütenahi
zengin bir kavşağında yaşıyoruz.
Gazete okumaya üç beş yıl önce başlamış gençler, Türkiye'nin bu konuda
tek meselesi iki dil (Türkçe ve Kürtçe) arası bir anlaşmazlıktır
sanabilirler.
Olur mu? Onlara ve hepinize sorsam, desem ki <<Türkiye dediğimiz bu
vatanda bugün de konuşulmakta olan dil sayısı kaçtır, biliyor
musunuz?>>
Müsaade ederseniz pek çoğumuz adına doğru cevabı ben vereyim:-Çoktur, ama sayısı tam kaçtır bilemiyoruz.
Kendi adıma diyebileceğim şu:
-Konuşulma oranları da dahil ben Türkiye topraklarında halen 28 ayrı
dilin konuşulduğuna dair bir bilgiye sahibim.
<<Bilgiye sahibim>> lafında bir gıllıgışlık sezdiniz mi, bilemem...
Dosyamda bir liste var. 28 ayrı dile ve bu dilleri konuşanların
Türkiye'deki sayılarına dair. Bu bilginin kaynağını hatırlayamıyorum.
(Hafızamdan şikâyete başlayarak, bir de sizin içinizi sıkmayayım.) Ama
şundan da eminim: Bu Hakkı Efendi güvenilmez bir kaynaktan alınmış
bilgiye dosyasında yer vermez.
Kendimden çok güvendiğim bir araştırmacı dostuma danıştım. Verdiğim
rakamları yadırgamadı. Listeyi aşağıya alıyorum. Hatalı ise peşinen
özür dilemiş oldum, hemen düzeltmeye de âmâdeyim. Hele biri çıkar da,
<<Bu bilgiyi benden almışsın>> derse ayrıca minnettarı olurum.
Gelelim bugünün Türkiye'sinde konuşulmakta olan 28 dilin dökümüne:(*) Bu listede Türkçe bilenlerin sayısı aslında 46.278.000 kişi değil.
Türkçe konuşanlar Türk kökenlilerden ibaret değil elbette. 15.415.065
kişi var, ki onlar farklı kökenlerden gelse de Türkçe konuşan ve
okuyup yazabilen Türkiye vatandaşlarıdır. Demek ki Türkiye'de Türkçe
bilenlerin sayısı -bu listeye göre- (46.278.000+15.415.065=)
61.693.065 kişidir.
* * *
Hesabı zayıf bir öğrenci olarak diyebileceğim, Türkçe bilmeyen Türkiye
vatandaşı sayısı 10 milyondan çok. İşte bu <<Ne mutlu Türküm diyene!>>
başlıklı özümseme siyasetimizin eriştiği noktanın sayılarla
ifadesidir.
Diller meselemizin doğru adını koymak
Türkiye'de konuşulan diller, diye bir meselemiz var. Bunu görmezden,
bilmezden gelme aşamasını hamdolsun aştık. Şimdi öncelikle adını doğru
koymamız gerekiyor.
Mesele Türkçe bilmeyenlerin mahkemelerde ifade verememesi veya
Yargının Kürtçeyi de savunma dili olarak kabul edip etmemesi meselesi
değil bir defa. Özetlemek icap ederse meselemizin adı, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarının Türkçe bilmesi, konuşabilmesi meselesidir.
Bu, anadillerini bilmelerini, kullanıp geliştirmelerini engellemeyi
gerektirir bir hal değil. Ama kesinlikle değil.
-Vatandaş Türkçe konuş! uyarısının sık tekrarlandığı günleri iyi
hatırlayan bir nesle mensubum. Bence slogan artık:
-Vatandaş kaç dil bilir ve konuşursan, konuş! Anadilindir konuş,
gayret edip öğrendiğin bir yabancı dildir, konuş! Ama bu arada ülkenin
resmî ve yaygın dili olan Türkçeyi de doğru dürüst bilip kullanmaktan
sakın uzak durma!
Açıkçası ben bugüne kadar, Türkçe bilmiyor diye bir Kürt'ü asla
kınamadım, suçlamak aklımın köşesinden geçmedi. Benim kusurlu bulup
asıl ayıpladığım, çeşitli kökenden gelen vatandaşlarına Türkçeyi de
doğru dürüst öğretmeyen, öğretmek için hemen hiç gayret sarf etmemiş
olan Türkiye Cumhuriyeti eğitim sistemi ve zihniyetidir.
Kürtçe insan adı, yer adı, şarkı sözü... Bu dilin de yeri gelince
konuşulması değildir yanlış olan; suç saymakta ısrara yeltenilen.
Temel yanlış, bütün vatandaşlarımıza Türkçenin doğru dürüst
öğretilmemesi, bunun için gerekenin yapılmamasıdır.
Bu açıdan hizmette kusur ettiklerimize, ne düşündüğümü bilirsiniz ya,
aslında Türk kökenliler de dahildir.
 
DİL YÂRESİ <<Miktarsal>> kelimesik Fatih Özatay'dan ricada bulunacağım. Radikal'deki dünkü yazısının
spotunda, <<TCMB'ye miktarsal sıkıştırmayı sağlayabilmesi için destek
gerekiyor>> diye bir cümle vardı. TCMB'nin Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası'nın kısaltması olduğunu, benim gibi ekonomi dünyası dışında
kalmış harcıâlem okurlar rahatça çözebilir mi, bilemiyorum. MB
kısaltmasına alıştığım halde ben de ilk bakışta biraz zorlandım.
Daha çok tereddüt ettiğim, bildiğimiz <<miktar>> kelimesinin
sıfatlaştırılmış hâli oldu.
Miktar (mikdâr) <<Bir şeyin ölçüsü, sayısı>> olduğu kadar <<ölçülebilme,
sayılabilme>> durumu anlamına da gelir. Dilbilgisi açısından isimdir.
<<Mikdarî>> diye bir sıfat yok. Siz miktarsal'ı <<ölçülebilir>> veya
<<sayılabilir>> anlamında mı kullanıyorsunuz? <<Miktarsal sıkıştırma>>dan
maksat nedir?
Merak ettim, bizi lütfen bilgilendirir misiniz? Veya bu konuda bilgi
bulabileceğimiz bir kaynak gösterir misiniz?
 
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1039622&Yazar=HAKKI%20DEVRİM&Date=11.02.2011&CategoryID=99
 
--
Haber: kolkhoba

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder