6 Şubat 2011 Pazar

Arap Dünyası ve Çıkarılması Gereken Dersler


Ahmet Dere

Büyük bölümü monarşiyle yönetilen Arap dünyasının Akdeniz kıyısındaki Tunus’ta, 17 Aralık’da başlayan halk isyanı, 23 yılldır ülkeyi yöneten Zeynel Abidin Bin Ali‘nin, 14 Ocak cuma günü ülkesinden kaçarak Suudi Arabistan’a sığınmasına neden oldu. Böylece, 23 yıllık iktidarı dört haftalık bir isyan sonucunda düşmüş oldu. Henüz ortalığın sakinleşmediği ve kaosun hakim olduğu Tunus’ta, az da olsa demokratik bir gelişmeye yol açabilecek imkanlar ve cesaret yaratıldığını söylemek mümkündür.

Tunus’tan sonra, aynı gelişmeler Mısır’da da yaşandı. 'Tunus virüsü' olarak adlandırılan halk isyanları, Mısır'da Mübarek rejimini zorlamaktadır. Bu yıl, iktidarının 30. yılını kutlamaya, tahtını oğluna devretmeye hazırlanan Hüsnü Mübarek, karşılaştığı halk isyanıyla son ve zor günlerini yaşamaktadır. Isyanların başladığından beri, göstericiler ile polis ve Mübarek yandaşları arasında meydana gelen çatışmalarda onlarca kişi ölmüş, yüzlercesi de yaralanmış ve binlerce gösterici ise gözaltına alınmıştır.

1981 yılından bu yana ilk defadır Mısır halkı yönetime karşı çıkma cesaretini göstermiştir. 30 yıldır Mısır’ı despot bir rejimle yöneten Mübarek’e karşı halkın ses çıkarmaması, hem arap dünyasına özgü bir gelenekten ötürü ve hem de, başta ABD olmak üzere, Batının sözkonusu bu ülkelere biçtiği misyondan kaynaklı olduğunu bilmekte fayda vardır. Arap dünyasında bugün meydana gelen isyanlara ilişkin destekleyici yaklaşım sergileyen Batılı güçler, geleceğe ilişkin de yeni projeler üretmektedirler. Şüphesiz Iran gibi güçler de ortaya çıkan bu tablodan faydalanmak isteyeceklerdir. Ancak, kim veya hangi güç olursa olsun, geliştireceği sistemde halkların özgürlük taleplerini ve onların minimum insani haklarına saygıyı esas almaları şarttır. Bu kural kendi geçerliliğini tüm çıplaklığıyla dayatmaktadır.

Tunus ve Mısır'daki isyanların harekete geçirdiği diger bir ülke ise Yemen olmuştur. Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih kamuoyuna açıklama yaparak, 2013’te yapılacak seçimlerde adaylığını koymayacağını belirtmiş olsa da, halkın değişim yönündeki talepleri azalmamakta, tam aksine daha da artmaktadır. Mısır’da olduğu gibi, Yemen halkı da monarşik ve totaliter rejimi yıkmada kararlı görünmektedir. Benzer bir durum Suriye ve Ürdün’de de yaşanmaktadır. Beşar Esad ve Ürdün kralı Abdullah, gelişebilecek halk isyanlarını engelemek amacıyla çeşitli reform vaatlerinde bulunmalarına rağmen, gelişmeler gösteriyorki, önümüzdeki günlerde bu iki ülke’de de isyanlar patlak verecekir.

Gelişen bu özgürlük ruzgarının eseceği ülkeler sırasında, Suriye, Yemen ve Ürdün’den sonra, Suudi Arabistan, Cezayir gibi ülkeler de vardır. Açılan bu yeni sayfa, salt arap dünyasıyla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde de ciddi bir etki yaratacaktır.

Tunus ve Mısır'daki gelişmelere bakıldığında şunu görmek mümkündür; herşeyden önce, gelişen bu yeni durum, arap halkları açısından yeni bir tarihi sayfa olacaktır. Bundan sonra, ne Ortadoğu'daki diktatör rejimler eskisi gibi halkları yönetecekler, ne de Batılı güçler söz konusu bu ülkelere dayalı hegemonik hesaplarını rahat rahat yapacaklar.

Arap dünyasında yaşanan bu gelişmeler karşısında, Türkiye’deki halkların etkilenmemeleri düşünülemez. Yeni dünya koşullarında hiçbirşey demokratik ve insan haklarına aykırılığı kabul etmemektedir. Ister uluslararası bir güç olsun, ister sıradan bir ülke, isterse de herhangi bir parti veya örgüt olsun, demokratik, çağdaş ve bireyin özgürlüğüne değer vermeden varlığını koruması mümkün değildir. Günümüz dünyasında gelişebilmenin tüm yolları zihniyetin demokratikleşmesinden geçmektedir. Bu olgu, güç ve sistemler için geçerli olduğu kadar, bireyler ve sıradan kurumlar için de geçerlidir. Dolayısıyla, çağa ayak uydurabilmek için, herkesin ve her gücün bu obtikten bakması kaçınılmazdır.

Arap dünyasında yaşananlar Kürtleri de yakından ilgilendirmektedir. Gerek Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi açısından olsun, gerekse de Kuzey Kurdistanlı Örgüt ve Kurumlar açısından olsun, Arap dünyasındaki monarşik ve totaliter yönetim biçiminin bu akıbetinden çıkarmaları gereken bolca dersler bulunmaktadır.

------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder